banner
palmiyemerkezi
anasayfa
ayinbitkisi
arsiv
bos1
baglantilar
iletisim
kitap
palmiye böceði
basýnda
siteyioneriniz
harita
sorular ve cevaplar
ulasim
lisan seç
intro
bos2
bos2
bos2

ALOE VERA “ÖLÜMSÜZLÜK BİTKİSİ”

 

Dr Ragıp ESENER 
 

ALOE VERA “ÖLÜMSÜZLÜK BİTKİSİ”

Aloe vera son yıllarda ülkemizde de moda olmaya başlayan bir bitkidir. İnsanlar tarafından  çok eski çağlardan beri tanınan ve kullanılan  bu bitkinin, yakın zamana kadar ülkemizde bilinmemesinin nedeni, muhtemelen doğal bitkilerimizden olmaması ve saklama usullerinin fazla bilinmemesine bağlıdır.

Palmiye Merkezi, ülkemizde Aloe vera’nın bitki olarak yaygınlaştırılması için çalışmalar yapmakta ise de, düşündüğümüz Türkiye’de bir Aloe Vera Enstitüsü açmaktan henüz uzağız. Bu yazı serisinde Aloe vera yı geçmişi ve halihazırdaki kullanım alanları ile özet olarak sunmaya çalışacağım.

Aloe vera için dünyada her yıl, birçok kitap basılmakta, ayrıca üreticilerin ve imalatçıların sayısı gittikçe artmaktadır. Kozmetik ve Tıpta kullanım o kadar artmıştır ki, Avrupa ve Amerika kıtalarında birçok ülkede, yalnız Aloe vera ürünlerinin satıldığı mağazalar açılmıştır.

Aloe vera bitkisi “aloaceae” ailesine ait bir bitkidir. Eski sınıflandırmada “liliaceae” ailesinde olduğu düşünülen bu bitki, lilyum ailesindeki sarımsak, soğan ve kuşkonmaz gibi tıbbi değeri olan  bitkiler gibi, tıbbi özelliklerinden dolayı çok yaygın olarak kullanılmaktadır. Bitki dış görünüşü ile bir kaktüsü andırır. Aloe ailesinde 350 kadar tür mevcuttur, bunlardan Aloe vera dışında dördü, tıbbi değere sahiptir. Tibbi değeri olan diğer aloeler: Aloe arborescens “Ağaçsı aloe”, Aloe ferox “Dikenli Aloe”, Aloe saponaria “Benekli aloe” ve Aloe perryi “Curaçao adası aloesi” dir. Palmiye Merkezi seralarında tıbbi değeri olan 4 tür aloe ve bir alt grubun üretimi yapılmaktadır.

Aloe vera’nın vatanı tam bilinmemektedir. Kuzey Afrika, Güney Afrika, Mezopotamya ve Yemen kökenli olabileceği ileri sürülmüştür. Muhtemelen ilk çıkış yeri Kuzey Afrika veya Yemen dir. Aloe vera çok yıllık, sukkulen(etsi) bir bitkidir. Fotografta görüldüğü gibi, rozet yapraklıdır. Gençken yaprakları beneklidir, sonra gri-yeşil renge döner ve her bir yaprak uzunluğu 60-90 cm e erişir. Çiçek sapı, 150cm yüksekliğe kadar uzayabilir, üzerinde boru şeklinde, sarı renkli salkım çiçekler oluşur. Aloe vera çiçekleri kısır olduğundan üretimi, yandan verdiği yavruların ayrılması ile gerçekleştirilir. Bitkiler genelde 12-16 yapraklıdır, yaşam süresi 12 yıl dolayındadır. Bitki 4 yaşına geldiğinde, erişkin hale geldiği kabul edilir, yaprak boyu 60-90cm ve her bir yaprağın ağırlığı, 1.5-2 kg a erişir. Bitkinin yaprakları da içeriği bakımından, tıbbi amaç veya kozmetik sanayiinde kullanılacak en yüksek kaliteye ulaşır. Tıbbi amaçla kullanmak için en dıştaki, büyük yapraklar, senede 2-3 defa kesilir. Bitkinin  kendini çok çabuk iyileştirme özelliği vardır. Yaprağın kesildiği yerde oluşan yaralar, saniyeler içinde, bir film tabakası ile kaplanır ve yaradan sıvı kaybı önlenir.

Aloe vera sıcak ülkelerin bitkisidir. 0C° altında yaprakları zarar görür, -4C° altında genelde ölüm meydana gelir. Ticari olarak Aloe vera yetiştiriciliği yapılacaksa, sıcaklığın hiçbir zaman 0C° ye düşmemesine dikkat edilmelidir. Toprağın geçirgen olmadığı veya çok nemli ortamlarda bitki daha yüksek derecelerde de zarar görebilir. İdeal olarak geçirgenliği iyi bir toprak ve bol güneş gelişmesi için şarttır.

 

ESKİ ÇAĞLARDA ALOE VERA

Aloe veranın 5000yılı aşkın bir süredir, insanlar tarafından kullanıldığı tahmin edilmektedir. Bu kadar uzun süre içinde, mucize vasfını hiç kaybetmeden günümüze popüler bir bitki olarak gelmiştir. “Ölümsüzlük Bitkisi” adı eski Mısır’lılar tarafından kullanılmıştır. Aloe vera firavunların cenaze törenlerinde kullanılmaktaydı. Nefertiti ve Kleopatra’nın güzelliklerini bu bitkiye borçlu oldukları söylenmiştir. Kleopatra’nın, meşhur güzellik banyosunu, keçi sütü ve Aloe vera karışımı ile yaptığı da rivayet edilmektedir.

Mezopotamya, Nippur antik kentinde bulunan, MÖ 2000 yıllarında yazılan Sümer kil tabletlerinde, Aloe vera faydalı bitkiler arasında gösterilmektedir. Firavun Amen-Hotep I zamanında MÖ 1500 yıllarında yazılan Ebers Papirüslerinde, aloe ve kullanıldığı alanlardan geniş olarak bahsedilmektedir. Ebers papirüsünü yazan bilgenin, değişik kaynaklara ve kendi zamanından daha eskilere dayanarak  yaptığı aktarmalar, bu bitkinin eski Mısır’da kullanımının çok daha eski tarihlere dayandığını ortaya koymuştur.

Yazarın notu: Ebers papirüsü: Alman Eski Mısır Dili uzmanı Georg Ebers tarafından çözülen papiruse yazılmış yazılardır. Ebers zengin iş adamı ortağı Herr Gunther ile birlikte bu papirüsleri, 1872 yılında  bir Mısır’lıdan satın alarak Almanya’ya getirmişlerdir. Mısır’lının bu papirüsleri Thebes yakınındaki El Assasif  kentinde, bir mezardaki mumyanın kucağında bulduğu bilinmektedir. Yazılanlar çözüldükten sonra bu papirüsler Leipzig Üniversitesine verilmiştir.   

Papirüs “Cyperus papirus” tropik ve subtropik bölgelerde bulunan, sulak alan ve bataklıklarda yetişen uzun ince ot ile kamış arasında bir bitkidir. Ülkemizde iç mekanda sıklıkla kullanılan, Akdeniz sahil kuşağımızda ise, dış mekanda da yetişen Japon Şemsiyesi “Cyperus alternofolius” ile yakın akrabalığı vardır. Kağıt yapmak için, bu bitkilerin ince uzun gövdeleri bir bıçakla yukarıdan aşağıya çizilerek, kabuk ince bir tabaka halinde açılır. Bu ince levhalar, düz bir zemin üzerinde yanyana yayılıp, üzerlerine çekiç vurularak, tek bir levha haline getirilirler, sonra güneşte kurutularak papirüs kağıdı elde edilir. Palmiye Merkezinde bu iki tür bitki örnekleri mevcuttur.

Eski Mısır’da tıp ve ilaç, karmaşık şekilde ruhsal hayatla bağlantı göstermekteydi. Büyü, hayatı ve iyileşmeyi sağlayan tanrılara yakarma amacı ile yapılırdı. Bu tanrıların başında İsis ve Ra gelmekteydi. Aloenin o devirde kullanımı, farmakolojik olduğu kadar, ruhsal (manevi) olarak da tedavi edici olmaktaydı.

Bir hikayeye göre MÖ 333 yılında, Büyük İskender İran’ı ele geçirdikten sonra, hocası Aristotle’nin tavsiyesine uyarak, Aloe vera elde etmek için  Sokotra adasını ele geçirmiştir.Büyük İskender ada ahalisini kovarak, buradaki Aloe veraları, yaralı askerlerinin yaralarının iyileştirmesi için kullanmıştır. Sokotra Adası Doğu Afrika’da Aden ve Somali arasındadır.  Sokotra adasında 5 ayrı aloe dikim sahası bulunmuştur, ancak bu dikim sahalarının, Çin, Hindistan, Tibet ve Malezya ile ticaret için yapıldığı sanılmaktadır. Adanın Büyük İskender’in ele geçirdiği bilinen topraklardan 2500 km uzakta olması, bu hikayenin doğruluğuna  şüphe düşürmektedir.

İskenderiye’ki  Tıp Okulunda eğitim gören, Yunan’lı doktor ve bilim adamları da  Aloe verayı geniş olarak kullanmıştır. Yunan farmakolok Celsius (MÖ 25-MS 50) Aloe veranın, barsak boşaltıcı etkisi (purgatif) olduğunu yazmıştır.

MS 2-3. yüzyıllarda Aloe vera batılı tıp doktorları tarafından da sıklıkla kullanılmaya başlanmış ve Avrupa ilaçları arasındaki sağlam yerini almıştır. Yaralanma, ülserlerde, basurda, mide yakınmalarında, saç dökülmesinde, uykusuzluk durumlarında, ağız ve dişeti hastalıklarında, yanıklarda, kabızlıkta,  glokom, hazımsızlık, böbrek hastalıklarında  kullanıldığına dair birçok raporlar vardır.

Aloe veranın Amerika kıtasını yayılması, İspanyol’ların Güney Amerika kıtasına girmeleri ile başlamıştır. Aztek İmparatorluğunun İspanyollar tarafından ele geçirilmesiyle, Aloe vera Orta Amerika ve Meksika’ya yayılmıştır. Bu bitkinin yaygınlaşması ve yeni bulunan kıtada, tıpta kullanılmasını Jesuit Papazlar sağlamıştır. Bu papazlar, okullarında, öğretmenlik ve tıp dallarında eğitim aldıklarından, aloe veranın değerini ve kullanıldığı yerleri bilmekteydi ve gittikleri her yere getirdikleri fideleri dikerek, aloe veranın Amerika Kıtasında yaygınlaşmasını sağlamışlardır.

Aloe adının arapça “alloeh” kelimesinden geldiğine inanılmaktadır. Alloeh Arapçada acı ve parlak madde anlamında kullanılmaktadır, bu da aloenin özelliklerine uymaktadır. Aloe verayı, Araplar sabir veya sabr, Suriyeli Arap’lar sabhra veya sebara olarak adlandırmışlardır. Lübnan’daki Sabhra Vadisi’nin tercümesi, Aloeler Vadisidir. Ülkemizde Aloe ye sarı sabırlık, Agave americana’ya ise sabırlık adı verilmektedir.

ALOE VERA’NIN KİMYASAL BİLEŞİMİ

Aloe vera’nın kimyasal analizi incelendiğinde, lignin, saponin, anthraquinon, enzim, vitamin, mineral, monosakkaridler, polisakkaridler, yağ asitleri, salisik asit ve aminoasitler gibi çok çeşitli elemanlar olduğu görülmüştür.

Aloe vera’nın vücut dokularına işleme  yeteneği, mikrop, mantar ve virüs öldürücü etkisi, yeni hücre yapımını ve yara iyileşmesini sağlaması, sinir sistemi üzerinde rahatlatıcı etkisi, barsakların çalışmasını arttırması ve vücuttan istenmeyen zararlı maddelerin atılmasını sağlaması, vücudun bağışıklık sisteminin kuvvetlendirmesi, yaralara olan anestezik (ağrı kesici) etkisi, ölü dokuların ortadan kaldırılmasının sağlanması gibi çok yönlü etkilerini nasıl gösterdiği uzun süredir merak konusu olmuştur.

Bitkinin bileşiminin yalnız %1 inde  75 den fazla besleyici element bulunmuştur. Bu kadar küçük miktarda bulunan bu bileşiklerin, nasıl bu kadar yararlı etkiler yaratabildiği bilim adamlarının ilgisini çekmiştir. Bugün bu mucizevi etkilerin, bitki yapısında bulunan dünyada bilinmeyen bir maddeden değil, içinde bulunan, çok çeşitli elementlerin en uygun oranda karışımı ile “sinerjik”  (biri birlerinin kuvvetini arttırıcı) etki göstermesinden dolayı olduğu anlaşılmıştır.

Çok kısa olarak Aloe vera’nın içinde bulunan maddelerin, 8 grup altında vücutta ne görev yaptığına bakalım.

1. Saponin, lignin ve anthrakinonlar

·        Saponin: Mikroplara karşı, antiseptik özellik

·        Lignin : Cilde kolayca işler, yanlarındaki diğer maddeleri de cildden içeri taşır.

·        Anthrakinonlar: Bitki özsuyunda bulunan 12 antrokinonun en önemlileri, Aloin ve Emodin dir. Her ikisi de mikrop ve virüs öldürücü özellikleri dışında, kuvvetli ağrı kesicidir. Ayrıca laksatif (barsak yumuşatıcı) özellikleri vardır. Barbaloin, İzobarbaloin analjezik ve antibiotik etkiye sahiptir. Anthranol, Anthracene ve Aloetik asit, yan etkileri olmadan antibiyotik etki gösterirler. Aloe emodin, bakteri öldürücü ve barsak yumuşatıcı etkiye sahiptir. Kinnamik asit esteri, ağrı kesici ve uyuşturucudur, aynı zamanda ölü dokuların parçalanmasına yardımcı olur. Krizofanik asit, deri üzerindeki mantarlara öldürücü olarak etki eder. Eterel yağ, ağrı kesici ve trankilizan (yatıştırıcı) dır. Rezistannol’un bakteri öldürücü özelliği vardır.

2.Vitaminler

Aloe vera nın yapısında Vitamin A (beta-carotene), Vit.B1(thiamine), Vit. B2(riboflavin), Vit. B3 (niacin), Vit. B6 (pyridoksin), Vit. B12, Kolin, Vit. C, Vit. E, Folik asit bulunmaktadır. Bu vitaminlerin herbirinin vücut çalışmasında ve bazı önemli maddelerin yapımında büyük rolleri vardır. B3, B6 ve B12 vitaminlerinin, yine aloe yapısında olan çinko, manganez ve krom gibi mineraller ile kombinasyonu, beyin fonksiyonları üzerine olumlu etki yapmaktadır. Bütün bu vitaminler genel vücud sağlığı için gereklidir ayrıca bu vitaminlerin bir çoğu çeşitli enzimlerin imalinde rol almaktadır.

3.Enzimler

Aloe vera da fosfataz, amilaz, bradikininaz, katalaz, sellülaz, kreatin, fosfokinaz, lipaz, proteolitaz gibi enzimler bulunur. Bu enzimlerin çoğu sindirimde rol oynamaktadır.

4.Mineraller

Aloe vera da bulunan 20’den fazla mineralin en önemlileri: kalsiyum, krom, bakır, demir, magnezyum, fosfor, potasyum, selenyum, sodyum  ve çinko’dur. Minerallerin çoğu, enzim sistemlerinin çalışması için gereklidir.

5.Şekerler

Aloe vera, hem glikoz ve fruktoz gibi monosakkaritleri hem de acemannan gibi polisakkaritleri içerir. Taze Aloe vera jelinde bulunan polisakkaritlerin yaklaşık % 90 nını oluşturan acemannan, özellikle bağışıklık sistemin güçlendirilmesinde önemli rol oynar, ayrıca virüslere karşı etkilidir. Acemannan tümor hücreleri ve enfeksiyonla mücadelede rolü olan akyuvarların üretimini arttırır. Akyuvarların artması ile yara iyileşmesinin de hızlandığı gösterilmiştir.

6.Steroidler

Aloe vera nın içerdiği bitki steroidlerinden en önemlileri: Kolestorel, kampesterol, ß-sisosterol ve lupeoldür. Bunlar önemli antienflamatuar (iltihap önleyici) ajanlardır. Ayrıca lupeolun antiseptik (mikrop öldürücü) ve ağrı kesici özelliği vadır.

7.Salisilik asit

Aspirinle aynı kimyasal yapıya sahip olan salisilikasit aloe sıvısında bulunan aloin’nin bir yıkım ürünüdür. Antibakteriyel ve antienflamatuar özelliğe sahiptir.

8.Amino asitler

Amino asitler insan vücudu için hayati öneme sahip yapı taşlarıdır. İnsanlar için gerekli olan 22 amino asitten 8 tanesi vücutta imal edilemez, bunlar dışardan sağlanmak zorundadır. Aloe verada bu 8 ana amino asitten 7’si bulunmaktadır. Ayrıca vücudumuz için gerekli diğer 14 amino asitin 11’i Aloe vera’da mevcuttur.

ALOE VERA’NIN TIPTA KULLANIMI

Kesik, yara ve yanıklar

Aloe vera kuvvetli ağrı kesici, antimikrobiyal ve hücre uyarıcı etkileri nedeniyle kesik, yara ve yanıklarda başarıyla kullanılmaktadır. İyi bilinen antienflamatuar ve yara iyileştirici özellikleri yanında, epitel hücrelerinin çoğalmasını hızlandırarak çabuk yara iyileşmesini sağlar.Deri yaralanmalarından sonra aloe vera kullanılan olgularda, kötü nedbe (skar) oluşumu hemen hemen görülmemektedir.

Ülserler

Aloe vera dudakta bulunan uçuktan, genital organ ve ciddi bacak ülserlerine kadar çeşitli yaralarda başarıyla kullanılmıştır. Özellikle antivirutik etkisi nedeniyle uçuklarda ve herpes zoster’de 3 gün gibi kısa bir sürede iyileşmeyi sağlamaktadır.

Deri

Aloe vera’nın deri üzerine iyileştirici, yumuşatıcı, nemlendirici ve yaşlanmayı önleyici etkisi vardır. Aloe vera’nın kozmetik etkisi 4 ana nedene bağlıdır. Bunlar nemlendirici rolü, kollajeni arttırması, pigment yapımını azaltması ve deri bağışıklık sistemini kuvvetlendirmesidir. Aloe vera’nın yaşlanmayı önleyici etkisi çok yönlüdür: Çok iyi bir temizleyici olduğu için ölü hücreleri kaldırır ve derinin küçük gözeneklerini temizler. Bir yandan derideki atık ve toksinleri kaldırırken, içerdiği vitamin, mineral ve amino asitlerle deriyi besler ve yeni hücre yapımını arttırır. Aloe vera’nın çok bilinen yaşlanmayı önleyici etkisi, bitkinin fibroblast hücrelerinin çoğalmasını normalden 6-8 defa hızlandırmasına bağlıdır. Fibroblast hücreleri kollajen imal ederek deri sarkmasını önlerler.

Akne                                                                     

Akneler genelde Aloe vera’nın yerel (topikal) uygulanmasına iyi cevap verirler.

Alerji, kaşıntı, ekzema

Aloe vera içindeki salisilik asit, bradikinaz bileşimler nedeniyle anti allerjiktir. Ağrı ve kaşıntıyı geçirerek etkili olur. Ekzemalarda da anti alerjik etkisi nedeniyle kullanılmaktadır.

Bağışıklık sisteminin kuvvetlendirilmesi

Aloe vera bilhassa içinde bulunan acemannan ile kuvvetli bir ümmüno-stimulandır (bağışıklık sistemi uyarıcısı). Ayrıca bitkide bulunan lektinler de ümmüno-stimulan etkiye sahiptir. Bağışıklık sistemini uyarıcı etkisi nedeni ile, AIDS, kanser ve tümörlerde denenmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta Aloe vera’nın kanseri tedavi edici değil, kansere karşı koymaya çalışan bağışıklık sistemini kuvvetlendirmesidir.

Multiple sklerozis (MS)

Sinir sisteminin bu ilerleyici ve kesin tedavisi olmayan hastalığında, Aloe vera bağışıkılık  sistemini kuvvetlendirici etkisi nedeniyle kullanılabilmektedir.

ALOE VERA NASIL KULLANILMALIDIR

Ciddi hastalıklarda, Aloe vera tıbbi ilaçların yerine kullanılmamalıdır.

Aloe vera bitkisi, özü veya jeli kullanılmadan önce dikkat edilecek hususlar:

·        Aloe vera genel olarak toksik olmayan bitkidir, ancak alerjisi olan bazı kimselerde alerjik reaksiyonlara yol açmıştır. Bu nedenle ilk defa kullanacakların az miktarda jel veya sıvıyı bilek veya kulak arkalarına sürmesi ve birkaç dakika içinde kaşıntı ve kızarıklık olup olmadığını gözlemesi gerekir. Aloe vera’ya  karşı alerjisi olanların, doğal olarak bu jel veya sıvıyı kullanmaması gerekir.

·        Safra kesesi iltihabı, idrar torbası iltihabı ve rahim kanaması olanlar Aloe vera kullanmamalıdır.

·        Şeker hastaları, Aloe vera sıvısını kullanmadan önce doktorlarına danışmalıdır. Aloe vera’nın pankreasın daha fazla insülin yapmasını sağlayan özelliği nedeniyle, insülin kullanan hastalarda dışarıdan verilen insülünün azaltılması gerekir.

Dozaj ve kalite kontrol

Bugün bilhassa batı dünyası ve Eski Sovyetler Birliği  ülkelerinde birçok Aloe vera ürünleri bulunmaktadır. Rusya’da kullanılan aloelerin bir kısmının, Aloe arborecens ve Aloe saponaria olduğu bilinmektedir.

Tedavi amacıyla en etkili aloe vera içeriği ‘bütün aloe yaprağı’ndan elde edilendir. Bütün yaprak, iç jele göre 3-5 kat daha fazla aktif maddeler içermektedir.

Konsantre aloe vera, yüksek ısı da pastörize edilmemişse daha etkilidir. Aloe vera içindeki karbonhidrat ve glikoprotein bileşikler, koruyucu kullanılmadığı takdirde süratle bozulmaktadır. Bu bozulmanın önlenmesi için ısıtma veya soğutma yöntemleri kullanılır. Soğutma yöntemi uygulanması genel daha pahalı bir yöntemdir ancak aktif maddelerin bozulmasını engeller. Isıtma yönteminde mantar oluşumu önlenirse de bilhassa mukopolisakkaritler bozulurlar. Bunun sonucunda aloenin birçok bileşeni görevlerini yaparlar ancak bağışıklık arttırıcı özelliği kaybolur.

Sıcak uygulaması yerine sodyum benzoat ( ağaç sakızından elde edilen) veya potasyum sorbat (üvez meyvesinden elde edilen) kullanılarak aloenin bozulması önlenir.

Eğer aloe yaprakları kesilip uzun süre açıkta bırakılırsa oksidizasyon sonucu etkinin azalması oluşur. Bu nedenle yaprak kesildikten sonra en geç 36 saat içinde seçilen koruma usulü kullanılmalıdır.

Piyasada bulunan Aloe veraların ne kadar saf oldukları belli değildir. Uluslararası Aloe Bilim  Konseyi, içinde % 15 oranında aloe içeriği bulunan bileşimlere uygunluk raporu vermektedir.

Önerilen Dozlar

Fazla miktarda aloe alınması diyareye neden olur. Önerilen Aloe vera nın tüm yaprağından elde edilen konsantredir. Aloenin tadı, hasatın yapıldığı zamana göre değişir. Uzun ve kurak bir mevsimden sonra elde edilen aloe sıvısı daha koyu renkli ve daha keskin bir lezzette sahiptir.

Tedavi dozu günde 100 gr. veya 100 ml. Dir. Bu doz 2 defada verilir. Devam dozu günde 2 defa 25gr/ml Aloe vera jel veya sıvısının alınmasıdır.

Gereksinimin Karşılanması için Evde Aloe vera Yetiştirilmesi

Aloe vera sıcak ve kuru iklimden hoşlanan bir bitkidir. Dona dayanıklı değildir. Eğer iç mekanda yetiştirilecekse, saksının altına taş veya kiremit parçaları konulmalı, hazırlanan toprak geçirgen olmalıdır. Bitki büyük boya eriştiğinde en az 45cm çapında bir saksıya gereksinim gösterir.

Tam tıbbi değeri, bitkinin 3-4 yılda olgunlaşması ile ortaya çıktığından, erişkin bitki edinilmesi uygun olur. Aloe fazla suya ihtiyaç göstermez, yalnız kurudukça sulanmalıdır.

Açık havada bitki güneş ışığı ve rüzgardan iyi yönde etkilenir. Etsi yaprakları kuvvetlenir. Sıklıkla bitkinin gövdesinden küçük yavrular verir. Bu yavrular ayrılarak yeni bitkiler elde edilir.

Hasat daima en dış, yani yaşlı yapraktan başlanmalıdır. Alınan yaprak ortadan ikiye ayrılarak yaranın üzerine kapatılır veya çıkarılan jel yaraya sürülür. Yaprak blendırdan geçirilerek sıvı veya jel haline getirilir ve hemen buzdolabına konulur. Bu sıvı 4 hafta süreyle kullanılabilir. Stabilize edilmemiş bu sıvı dondurulmamalı veya yüksek ısıda tutmamalıdır, aksi takdirde faydalı etken maddeler parçalanabilir.

İçilecek  aloe, kesilen ince küçük yaprak parçalarının kaynak suyuna konularak 1 gün buz dolabında tutulması ile hazırlanır. Bu sıvı, içindeki yapraklar çıkarıldıktan sonra içilir. Acı tadın giderilmesi için içine meyve suyu katılabilir.

 

Sayfa Başı